Sinemanın sınır tanımazlığı, yaratıcılıktaki büyüleyiciliği şüphesiz. Ancak bu büyüyü ustalıkla geliştirenler, cesaretle uçlara taşıyanlar olmasa belki de sinema bugün geldiği noktaya kavuşamazdı. İşte o uçlarda gezinenlerden biri de Quentin Tarantino.
Kısaca
Amerikalı Quentin Tarantino’nun babasının İtalyan, annesinin yarı İrlandalı, yarı Kızılderili olduğunu biliyor muydunuz? Peki, 27 Mart 1963 doğumlu ünlü yönetmenin çok gençken oyunculuğa gönül verdiğini ve bunun için oldukça uğraştığını?
Yarattığı karakterlere dair
Quentin Tarantino filmlerinde karakterler öne çıkar. Jackie Brown, Kill Bill serisi, Rezervuar Köpekleri ve Ucuz Roman yönetmenin karakter yaratımındaki özgünlüğünü ortaya koyan yapıtlarından sadece birkaçıdır.
Yakın zamanda kendisiyle yapılan bir röportajda filmlerindeki karakterlerin nasıl oluyor da bu denli göz alıcı olabildiğine dair bir soruya şöyle yanıt verdi:
Şimdi size vereceğim yanıtın alaycı olduğunu sanmayın: Ben bir yazarım. Yaptığım iş bu. Bir yazarın işi sadece kendisi hakkında yazmak değil, insanlığın geri kalanını da keşfetmek, nasıl konuştuklarını, nasıl ifadeler kullandıklarını görmek ve onları da yazmaktır. Ve benim kafam bir sünger, kim ne derse dinliyorum. Saçma bir espriyi bile unutmuyorum. Ve elbette bana ilginç bir hikâye anlatıldığında unutmuyorum.
Quentin Tarantino bugüne dek 32 film yazdı, 35 filmde oynadı, 20 filmin yapımcılığını üstlendi ve 18 film yönetti. Biyografisi birçok defa kaleme alındı. Quentin Tarantino sinemadaki deneysel tarzı ve söylemleriyle de hep öne çıkmış yönetmenlerden biridir.
Yine bir röportajda bugüne kadar tahmini kaç film seyretmiş olduğuna dair yanıtı da yine kendisinden beklendiği tarzda:
Hiçbir fikrim yok. Bunu hesap etmeye girişmem bile. Ama 17-22 yaş arası dönemde liste yapardım. Favori filmlerime kendi küçük ödüllerimi verirdim. O kadar çok film seyredince parasız kaldım tabii. Ciddi bir sinemaseverdim. O dönemde ortalama 200 kadar film seyrettiğimi söyleyebilirim.
Quentin Tarantino gibi usta yönetmenlerin yaşamları ve başarıları da elbette hikâye değeri taşıyor. Ama bir gün kendisi hakkında bir film yapılması halinde tahmini hissiyatı şöyle:
Gurur duyardım ama seyretmezdim.
Fotoğraf: Levon Biss
