İstanbul’un yeni sahnelerinden biri olan T.O.Y. İstanbul, Maçka Gmall içinde açıldı. Sahnenin kurucularından senarist Pınar Bulut ile bir araya geldik. Ezel ve Suskunlar gibi -özellikle güçlü hikâyeleri nedeniyle- halen konuşulan dizilerin senaristlerinden biri olan Bulut’a, tiyatronun yanı sıra oyunculuk ve yazarlık disiplinlerini de çatısı altında toplayan T.O.Y.’a dair merak ettiklerimizi sorduk. (Röp: Ayça Güçlüten)
“Realitenin içinde bir cep açıp orada yaşamaya başlıyoruz”
T.O.Y. İstanbul tiyatro, oyunculuk ve yazarlık disiplinlerinin birleştirilmesi sonucu doğmuş. Siz bir senaristsiniz. Peki, tiyatro nasıl dahil oldu süreçte?
İşin özü şu ki, biz yeni sesler duymayı çok özledik. Kirlenmemiş, ticarileşmemiş heyecanlar yaşamayı çok özledik. Nasıl yaparız diyorduk, nereden buluruz o enerjiyi. O sıralarda Yazı Odası‘ndaki ortağımız Cengiz Temel, Gmall’da artık kullanılmayan sahneyi genç tiyatroculara yeni bir nefes, bir araç olması hayaliyle canlandırmaya karar verdi. Yazarlık atölyeleriyse bizim Kerem’le yıllardır gerçekleştirdiğimiz ve çok önemsediğimiz bir pratikti. Buna oyunculuk atölyesini de eklersek sadece eğitime değil, aynı zamanda üretime de yönelik bir buluşma, bir oyun alanı oluşturabileceğimizi düşündük. Yazarlık öğrencileri yazar, oyunculuk öğrencileri de çıkıp sahnemizde oynar. Anlatırken bile heyecanlandırıyor beni bu hayal.
Atölye programlarınızdan ve eğitmenlerinizden söz eder misiniz? Web sitenizde atölyeleri tanıtan metinde “(…) disiplinler arası bir anlayışla, uygulamalı, geçişken ve gerçekçi bir deneyim sunmak istiyoruz,” diyorsunuz. Bu kısmı özellikle ilgi duyanlar için biraz daha açıklar mısınız?
Şimdilik oyunculuk ve yazarlık atölyelerimiz mevcut. İkisi de yaklaşık 7 ay sürüyor. Oyunculuk sınıflarımız, Bahar Kerimoğlu ve Gizem Erden’e emanet. Yazarlıksa Kerem Deren, Yiğit Değer Bengi ve bana.
Bizim sektörümüz büyük ama kapalı bir sektör. Yüksek ölçüde talepkâr olmasından kaynaklanıyor öncelikle bu. Daha doğrusu şu basit sebepten: Vaktimiz yok!
Dizi senaryolarının haftada 130 sayfalara çıktığı bir dünyada bırakın başka bir disiplinle etkileşmeyi, kendi ailenizle etkileşemiyorsunuz. Oysa bir müzisyenle bir senaristin bir hikâye hakkında konuşacak ne çok şeyi var. Ne çok imkân, ne çok fırsat gizli mesela bir yazarla bir ressamın kesişiminde. Biz T.O.Y.’da bunu yapmayı hedefliyoruz işte.
Biraz başka taraflara da bakalım, sanatımıza bakışımızı genişletelim, derinleşebilelim diye. Gerçeklik kendimizi hapsettiğimiz o setlere, o bilgisayarla aramızda tutmaya çalıştığımız 30 santimetreye sığmıyor çünkü. O yüzden yakında daha kısa süreli ve farklı sahalarda atölyelerimiz başlayacak. Müzik üstüne, reji üstüne ya da masallar üstüne örneğin.
Uygulama kısmının da özellikle altını çizmek istiyorum. Atölyelerimiz bittiğinde bir gece tertiplemeyi planlıyoruz. Yazarlık öğrencilerinin yazdığı metinleri, oyunculuk öğrencileri oynayacak. Hem sahnede hem kısa film formatında kamera önünde çekilmiş olarak. Bu geceye de sektör insanlarını davet edeceğiz. Yapımcılar, menajerler, cast direktörleri… Böylece öğrenciler sektörle buluşmak, kendilerini göstermek için gerçek bir fırsat edinmiş olacaklar.
İlk kez PulbiberDergi.com’da yayınlanan bu röportajın tamamı için TIKLAYIN.
Pınar Bulut hakkında
1981 Düzce doğumlu. İstanbul Üniversitesi mezunu. Cumhuriyet Tarihi bölümünde Türk-İtalyan ilişkileri üzerine yüksek lisansını yaptı. Çeşitli dergi ve yayınevlerinde 4 yıllık çevirmenlik ve editörlük kariyerinden sonra kendi hikâyelerini anlatmaya karar verdi ve gittiği atölyelerden sonra 2007 yılında Sınıf adlı dramanın senaryo ekibine girdi. O günden itibaren senarist olarak çalışıyor ve yaşıyor. Ödüllü çok sayıda televizyon dizisinin yazarı ve proje tasarımcısıdır. Aynı zamanda senaryo atölyelerinde eğitim vermektedir. Sınıf (2007), Gece Gündüz (2008), Ezel (2009), Suskunlar (2011) ve 20 Dakika (2012) adlı dizilerin senaristliğini yapmış ve Maral (2015) ile Yüksek Sosyete (2016) adlı yapımların proje tasarımını gerçekleştirmiştir. İkimizin Yerine (2016) adlı sinema filminin senaryosuna da imza atmıştır.
Sosyal medyada T.O.Y. İstanbul’u takip etmek için…
Fotoğraflar: Muhsin Akgün
